5 Şubat 2013 Salı

filozof ölüm hikayeleri



Epikuroscular'a göre ölüm bizim için hiçbir şeydir - bu görüşe rağmen çalışmanın bütünlüğü açısından aşağıdaki tuhaf felsefi ölüm listesini veriyoruz.

EMPEDOKLES: Empedokles'in ölümü hakkında iki görüş vardır. Birine göre kırık bir bacak nedeniyle öldü, diğerine göre bir tanrı olduğunu kanıtlamak için Etna yanardağının kraterine atladı. Bunun nasıl bir kanıt oluşturacağı ise kayıtlı değil.




HERAKLEİTOS: İnsanlardan nefret ettiği için dağ başına kaçtı ve burada ot ve sebzeyle beslenmekten vücudu su topladı. Doktorlar bu durumun tedavi edilemez olduğunu söyleyince kendi tedavisini kendisi yapmya kalkışıp bütün vücudunu baştan aşağı gübreyle kapladı ve açık havaya çıktı (belki de kimsenin onu evine alamayacağı için). Tarihçi Diogenes Laertius'a göre, "üzerindeki gübreyi temizleyemedi ve böyle tanınmaz halde köpekler tarafından parçalandı". Köpekler tanısaydı belki de yapmazlardı.

Bir Atina hapishanesinde baldıran zehirinden ölen SOKRATES'ten bahsetmeye gerek yok çünkü herkes bilir bunu, ama eğer biri size bundan bahsedecek kadar talihsizseniz o zaman Plato'nun Paedon adlı yapıtında tanımladığı Sokrates'in ölümü ile baldıranın bilinen etkileri arasında bariz bir tutarsızlık kaydettiğinizi söyleyin: yani biri yalan söylüyor.

PYTHAGORAS: Kendi aşırı vejeteryanizminin kurbanıydı. Tatminsiz bir kaç müşterisinin kovalamasıyla bir fasulye tarlasına geldi, fasulyeleri ezip kaçacak yerde, durduğu noktada kaldı ve öldürüldü.

STOACI CRİNİS: (Stoacılık, dünya olaylarına karşı kayıtsızlık ve ağırbaşlılık sergilemesiyle belirlenir) bir farenin çığlığından korkarak öldü. Stoacı felsefe bunun üzerine hiç gitmedi.

Diğer yandan STOACI CHRYSİPPUS kendi korkunç şakalarından birine gülerken öldü. Hikayeye göre yaşlı bir kadının eşeği filozofun elbiselerini yemiş, filozof da kadına şarap verip, "Bari bir yudum şarap ver de elbiseleri yıkasın," demiş. Chrysippus bunu anlatmış, sonra gülmekten katılıp yere düşmüş. Sonra ölmüş. Böyle bir mizah duygusu karşısında 700 kitabından hiçbirinin kalmamış olmasının iyi bir şey olduğunu düşünmek affedilir bir suç sayılır.

DİOGENES:Üç yoldan biriyle ölmüş olması gerekir.

1.) Nefes almaya tenezzül etmeyerek.
2.) Çiğ ahtapot yemekten ciddi hazımsızlık.
3.) Köpekleri arasında çiğ ahtapot bölüştürürken ayağından ısırılmaktan.

Antik dönemden sonra felsefi ölümlerin kalitesi önemli oranda düşüyor. Ama **UINAS'ın, kendinden önce Epicurus'un da öldüğü gibi, lavaboda öldüğünü söylemek belki iyi olur.

FRANCIS BACON: Bir tavuğu karda dondurmaya çalışırken yakalandığı zatürreden öldü. Belki de şimdiye kadar, yiyip ölmek karşısında, uygun yiyecek ararken ölen tek adam.

Ve son olarak sabahları çok erken kalkmaktan ölen RENE DESCARTES'ın talihsizliği. İsveç kraliçesi Christina'nın sarayına davet alınma şerefine erişti, kraliçenin günlük eğitim istediğini dehşetle öğrendi, ancak kraliçenin tek boş vakti sabah 5'ti... Zorlanmak öldürdü onu.

SOKRATES

Bütün kadınlar güzeldir. Hiç olmazsa hayatlarının bir bölümünde, bazen uzun süre, bazı birkaç gün. Güzelliğin sadakati, onların güzelliğe olan vefalarına bağlıdır. Kimileri onu, İlahi Kumsaati’nin izin verdiği sürece göz okşayacak bir bedende konuk olarak ağırlar. Kimileriyse, aksine, gelgeç bir sokak kadınıymış gibi davranır ve onu hoş tutmadıkları, küçümsedikleri için çabuk terk edilir, kısa zamanda solmuş bir yüz, katmerli bir çene, pörsük memeler ve göbeği bile örten bir karınla, zahire ambarında alta düşmüş buğday çuvalı gibi bir bedenle baş başa kalırlar. 

—İktidar, dedi Sokrates, ciddi bir sesle, iktidar, hükmettiğin insanların tutsağı, bazen de kurbanı olmak demektir. Benim tek tutkum var, özgürlüğüm! 


—İyilik tehlikelidir Ksantippi, çünkü çoğu insan iyiliği üstünlüğün belirtisi olarak görür. Acımasızlığa gelince… Herkes onun, güçsüzlüğün belirtisi olduğunu bilmelidir. 

—Biliyor musun, Kleantis, dedi Takis, bizim yaşımıza geldiğinde bizim kadar dik yürüyebilirsen, çok sevinmelisin! Çünkü bütün gün amirlerinin önünde iki büklüm olmaktan yakında kıçın kafandan yukarıda olacak. 

—Başarı ve zafer, tanrıların verdiği tehlikeli bir armağandır. Defne yapraklarının kokusu uyutabilir ya da sarhoş eder, başında taşıyanın karakterine göre. 

—Büyük bir acı yaşamadan ömrünü tüketmedikçe hiç kimseye mutlu bir kişidir demeyin! 

İnsan sadece menfaatinin üniformasını giyer. 


En kötü düşmanlarımız bizi silahlarıyla yok edenler değil, dostlarını düşman olmak zorunda bırakanlardır! 


—İnsan, kendisinde bulunmayan bir niteliğe ya da kendisinde bulunandan çok daha üstün niteliklere sahip olana âşık olur, değil mi? dedi Sokrates. Bu yüzden sarışınlar esmerleri, zayıflar güçlüleri, yoksullar zenginleri sever. 
Erdemi en büyük değer bilen bir insan için, sonucun elde ediliş biçimi de bir sonuçtur. 

Bir ideal kadar taşınması zor yük yoktur! 


—Demokrasi de zorba olabilir demek ki! diye ısrar etti İon. 
-Bütün iktidarlar zorba olabilir, dedi Sokrates gülümseyerek. Güzel sözler kalabalıkları etkiler, inandırma gücü akılları esir alır ve güzellik kalpleri büyüler. Hiçbir yetenek, hiçbir erdem, hiçbir haz ve hiçbir acı yoktur ki zorba olmasın! 
Bir an sonra ekledi: 
-Bütün tutkular zorbadır. 
-Peki hangisi bizim vatanımız, Atina mı, Yunanistan mı? 
Bu çocuklar ne kadar da zor sorular soruyorlardı! 
-Vatan, insanın kendini özgür hissettiği yerdir, dedi Sokrates. 
-Zorbalığa karşı ne yapmak gerekiyor? Çözüm ne? 
-Zorladığı sınırların yıkıntısı altında kalmasını beklemek ve gençlere, dışlarındaki zorbalıkla mücadele ettikleri kadar, kendi içlerindeki eğilimle de savaşmayı öğretmek gerekiyor. 


-Bir dilim felsefe karşılığında bir dilim biberli peynir ve zeytinle bir dilim ekmek vermeye var mısın? diye sordu Kıvırcık’a. 
-Benden sana ikram olsun, dedi Kıvırcık. Korkarım işler kesat gidecek bugün. Felsefe olarak ne veriyorsun bakalım? 
-İnsanlar bağırmaya başladığında sen sus! 
Kıvırcık sessizce güldü. 
-Bu kadar mı? 
-Bu seni günlerce doyurur. Zeytinlerin karşılığında bir şey söyleyeceğim: İnsan ancak hiç fikri olmayanlarla ya da kendisiyle aynı fikirde olanlarla tartışabilir. 
Kıvırcık bu defa açıkça güldü, ekmek, peynir, zeytin ve bir testi şarap getirmeye gitti. 
-Ekmeğin karşılığı da şu, dedi Sokrates. Devrimler sırasında bile, en güçlülerin en zayıfa ihtiyacı vardır. Bu sözlerin sahibi Aisopos! 

Gerald Messadie / Sokrates’in Karısı